FARKLI BİR HİKAYE PREDESTİNATİON



   Fragmanı izlemeden, yorumları okumadan filmi izlemeye başladım...normal bir seyirde gidiyorken bir de baktım ki film fantastik bir hal aldı,henüz bunun şaşkınlığını yaşıyorken, olay örgüsü bir anda şaşkınlığımı iki katına çıkardı...


  İMDb puanı 7,5 olan filmin türü; aksiyon, drama, gizem.97 dakika süren bu gizemin yönetmeni ise Michael Spierig.Biri kısa olmak üzere, toplamda 3 filmin 4.sü predestination.


   Posterinde yazdığı gibi ''to save the future, he must protect his past''. Geleceği kurtarmak için, geçmişini korumak zorunda; bu ifade filmi izlemeden önce pek bir anlam ifade etmiyordu ama sonrasında her şeyin özeti olduğunu anlıyorsunuz.

  Şimdi gelelim filmin konusuna;  bir patlama, sonrasında barda derdini anlatan bir kadın( aslında bu kadını erkek sanmam lazımdı ama türkçe seslendirme dolayısıyla bana bakımsız bir kadın gibi göründü, alt yazılı izlemek daha iyi bir tercih olurmuş sanırım), filmin sonuna kadar kadının hayatını izlediğini düşündüğüm barmen...Ve ilk şok, bebek kendisinden oluyor, ve yine kendisi oluyor :)) ikinci şok; aslında tüm kişiler bir kişi, tabi bunu film bitene kadar anlayamıyorsunuz.Barmen bombacı kendisi olduğu için geçmişteki kendisini,gelecekteki kendisi öldürmesi için motive ediyor ve en sonunda öldürüyor.Bu siklusu kırmak için bebeği hiç yetimhaneye bırakmasa? o zaman var olamayacaktı tabi,var olması için hem kendisiyle tanışması,hem de geçmişe gidip kendisini yetimhaneye koymak zorundaydı.Hem var olup hem de bombacıyı yok etmesi için, gelecekteki kendini öldürmesi lazımdı.Ama bombacıya dönmesini engelleyemedi,çünkü hala geleceğe yolculuk yapabildiğini rapor etmedi,yani yine fazla yolculuk, aklını kaçırma, insanların daha fazlasını öldürmemek için daha azını öldürme şeklinde böyle devam edecek...
  

  Sonuç olarak ben filmi beğendim. Son zamanlar değişik konulu bir film bulup izlemek zorlaşmıştı.Böyle filmlerin devamı gelir inşallah...




0 yorum:

BAŞIMIZIN BELASI KİLOLAR

Kendime, bedenime saygı duyuyorum ve bunun için sağlıklı besleniyor ve spor yapıyorum


    Sevgili kilo git ve gelme, hayatıma bir daha girme...  Doğumda aldığım 13 kilo size buradan el sallıyorum,güle güle gidin.13 kilo verdim ve 58 kiloya düştüm, yine de gidecek yolum, verilecek kilolarım var.

   Öncelikle neden kilo vermeliyiz? bu soruyu yanıtlamak istiyorum.Tabiki başta gelen neden; sağlık, ileride karşılaşacağımız bir çok sağlık probleminden korunmak için.Sonra yalnızca kendimiz için,sağlıklı ve güçlü bedene sahip olup,kendimize değer verdiğimiz için. 

  Derler ya kilo verince özgüvenim geldi diye, o güven dış görünüşün daha güzel olmasından gelmiyor,irade gösterip başarabildiğinizi görmekten, bu zevki tatmaktan geliyor.  Bir işi başarmak için onu çok istemek lazım ve uğrunda sabır göstermek lazım. O tatlı, o hamurişi ağlasanız dahi yen-me-ye-cek!!! Zayıflamaya karar vermek ilk adım ama önemli olan devam ettirmek. Nefsinizin mazeret üretmesine izin vermeyeceksiniz.O spor yatmadan önce yapılacak,yorgunluktan ölseniz dahi yapılacak!!! Sağlıklı yaşam, beslenme şekilleri öğrenilecek, artık dizi film izleyerek başkarının hayatını değil kendi hayatımızı yaşayacağız.Hem de sağlıklı ve hafif olarak.İlklerde spor zor gelecek,hoşunuza gitmeyecek ama sonra vazgeçilmeziniz olacak. 

  Amacımıza sıkı sıkı bağlanmamız, onu çok istememiz, kendimize sürekli hatırlatmamız lazım.Bu işte motivasyon çok önemli.Motivasyonumuzu düşüren yerlere daha az gitmeli, ve aslında amaçlarımızı, diyette olduğumuzu başkalarına anlatmamalıyız, küçük bir alay motivasyonumuzu düşürebilir.Aslında yaptığımız şeyin ismini de diyet koymamalıyız, biz buna sağlıklı beslenme demeliyiz. Bir şeyleri beyne nasıl kodlarsak, vücud öyle yanıt verir.  Amaç sağlıklı beslenerek, spor yaparak kilo verip, fit vir vücuda sahip olmak.Hayat bukadar kısayken daha fazla beklemenin anlamı var mı ? Haydi harekete geç, hayatını yaşa!!!

0 yorum: